25 Ocak 2014 Cumartesi

Valide Atik

Dünyanın en ünlü mimarının eseri olan bir yapıda okudum ben.Okulum Sinan'ın Valide Atik Camii'nin külliyesinin bir parçasıydı.Sinan bu külliyeyi,1583 yılında 2.Selim'in hanımı ve 3.Murat'ın annesi Nurbanu Hanım Sultan için yapmıştır ve Koca Sinan hem maharetinin hem de yaşının büyüklüğüyle Koca Sinan dır artık bu külliyede.Doksan yaşındaki Sinan'ın bu eseri Osmanlı padişah ve aileleri için yaptığı son eserdir ve Osmanlı Mimarisinin  klasik döneminin olgunluğu külliyenin her bir taşında kendini gösterir.Osmanlı Mimarisinin klasik dönemi  yılların biriktirdiği kültür hazinelerini öyle bir ağırbaşlılıkla sergilerki o taş yapılar insanda ancak bilge kişilere duyacağınız hürmetlere benzer bir duygu uyandırır içinizde .artık o sizin için bir yapı değildir herbir süslemesiyle,yazısıyla,taşıyla,azametiyle kulağınıza sırlar ifşa eden zamanlar ötesi bir bilgedir.Külliyenin uzun vakfiyesinde ilginç bir ayrıntı vardır.Kendini bilmez kişilerin duvarları karalayıp kirletmesini engellemek ve yapılan karalamaları silmek için bir görevli tayin edilmesi şerhi.İşte bir zamanlar dış duvarların bile kirlenmesine kıyamayacak kadar özenilen külliye zamanla kaderine terkedilmiş ve kimbilir hangi akl-ı evvelin kararıyla bir dönem Toptaşı Cezaevi olarak kullanılmış,sonradan Allahtan bir akl-ı selimin gayretiyle eğitim kurumu haline getirilmiştir.İşte benim okuduğum mekan bu külliyenin kervansaray,imaret,tebhane ve darüşşifa olarak kullanılan kısımlarını içine alırdı.Eski,hor kullanılmış,ihmal edilmiş,hüzünlü bu yapı benim için eşsiz değerde anılar biriktirdiğim bir yuva oldu .Mezun olalı çok oldu ama hayatımdan onu hiçbir zaman mezun edemedim.Hala kalbimde,ruhumda tüm heybetiyle yaşar benim için.  Ne zaman o günlere dönsem kimbilir kaç yüzyıldır kimler için açılmış o ağır kapılar cuma günlerine mahsus öğrencileri için açılırdı ve biz o kapılardan geçerek büyük kalabalıklar halinde Valide Atik yokuşundan Üsküdar'a doğru koşar adımlarla inerdik.Şimdi o günlere dönsem o yokuştan aşağı birbirlerine şakalar yaparak inen küçük kızları bulsam derimki yavaşlayın,nasıl olsa zaman çabucak akıp gidecek acele etmeyin,o anları uzun uzun tadın.Ama insanın yavaşlaması,derin düşüncelere dalması seyretmesi ,hissetmesi için yılların ağırlığı gerekiyor ve ben o kızlara bu sözleri söyleyebilsem beni anlamayacakları kadar taze hayatları büyük ihtimalle onları yine koşturacaktır.Yahya Kemal'in deyişiyle"Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür"diyebilmek için çok uzun yılların geçmesi gerekiyor sanırım                                                                                                                                                                                                                                  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder